Berlin– Almanya’da hükümeti oluşturan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD), sosyal yardım sisteminde köklü bir değişikliğe gidiyor. Taraflar, uzun süredir tartışılan Bürgergeld (vatandaş parası) uygulamasını kaldırma ve yerine daha katı bir sistem olan “Grundsicherung” (temel güvence) getirme konusunda anlaşmaya vardı.
Bürgergeld tarih oluyor
Yeni karara göre, 2023 yılında yürürlüğe giren Bürgergeld sistemi tarihe karışacak. Yerine gelecek olan “Grundsicherung” modeli, sosyal yardımları yeniden düzenleyecek ve özellikle çalışabilir durumdaki yardım alan kişiler için daha sıkı yükümlülükler getirecek.
Hükümet kaynaklarına göre yeni sistemin amacı, “yardım alan kişilerin işgücü piyasasına daha hızlı dönmesini sağlamak” olacak.

Randevuya gitmeyene ağır ceza
Yeni düzenleme kapsamında, Jobcenter (İş Ajansı) randevularına gitmeyen yardım alanlar için cezalar sertleşiyor.
• İlk veya ikinci devamsızlıkta %30 oranında kesinti yapılacak.
• Üçüncü kez mazeretsiz olarak gitmeyen kişinin yardımı tamamen kesilebilecek.
Ayrıca kira desteği artık doğrudan ev sahiplerine ödenecek. Bu adımın amacı, yardımların amacı dışında kullanılmasını önlemek.
“Aktiv Rente” ile emeklilere vergi muafiyeti
Reform paketinde yalnızca işsizler değil, emekliler de yer alıyor.
Yeni getirilecek “Aktiv Rente” sistemi sayesinde, emekliler çalışmaya devam ettikleri takdirde aylık 2.000 Euro’ya kadar vergisiz ek gelir elde edebilecek.
Hükümet bu adımla, yaşlıların iş yaşamında daha uzun süre kalmasını ve emekli maaş sistemine katkı sağlamasını hedefliyor.
Yeni sistem 2026’da yürürlüğe girecek
Koalisyon ortakları, reform paketinin meclis sürecinin derhal başlatılacağını açıkladı.
Planlara göre, yeni “Grundsicherung” sistemi 1 Ocak 2026 tarihinde yürürlüğe girecek.
Tepkiler ve tartışmalar
Reform paketi, Almanya’da hem destek hem eleştiri topladı.
Destekleyenler, yeni sistemin “çalışmayı teşvik edeceğini” savunurken; muhalifler, katı yaptırımların yoksulluğu artırabileceğini belirtiyor.
Bazı hukukçular ise planlanan kesintilerin “insan onuruna aykırı olabileceği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nde tartışma yaratabileceğini söylüyor.


