NRW’de seçim atmosferi göç tartışmaları üzerinden giderek kızışırken, AfD’nin kullandığı mağduriyet söylemi dikkat çekiyor. Parti, göç politikalarını eleştirirken aynı zamanda kendi görüşlerinin “susturulduğunu” öne sürüyor. Bu iddia, kamuoyunda tartışmaları körüklerken akıllara şu soruyu getiriyor: AfD, gerçekten susturuluyor mu, yoksa mağduriyet üzerinden mi oy devşiriyor?
“Maulkorb” İddiası
AfD, göç karşıtı söylemlerinin medya ve siyaset tarafından bastırıldığını, yani kendilerine bir “Maulkorb” (susturma) uygulandığını iddia ediyor. Bu söylem, partiye göre özgür tartışma ortamının tehdit altında olduğunu gösteriyor. Ancak birçok gözlemciye göre bu iddia, seçmenlerde “bizim sesimizi kısmaya çalışıyorlar” algısını güçlendirmeye yönelik bir strateji.
Siyasette Mağduriyet Kartı
Almanya’da siyasette mağduriyet söylemi yeni değil. Ancak AfD’nin bu yöntemi, göç tartışmaları gibi zaten gergin bir başlıkta daha fazla yankı buluyor. Parti, kendini “susturulan” bir aktör olarak konumlandırarak tabanında bir dayanışma duygusu yaratıyor ve bu yolla puan kazanmaya çalışıyor.

Oy Oranlarıyla Gelen Güç
Bu stratejinin etkili olup olmadığı ise rakamlarla kendini gösteriyor. AfD, özellikle NRW’de oy oranını üçe katladı. Bu artış, “mağduriyet kartını” oynamanın yalnızca söylem düzeyinde kalmadığını, somut olarak sandıkta karşılık bulduğunu gösteriyor. Ancak bu yükseliş, aynı zamanda Alman siyasetinde kutuplaşmanın daha da derinleştiğine dair kaygıları artırıyor.
Toplumdaki Etki
AfD’nin mağduriyet üzerinden yürüttüğü bu strateji, yalnızca kendi tabanında değil, kararsız seçmenlerde de karşılık bulabilir. “Susturuluyoruz” söylemi, demokratik özgürlükler konusunda hassasiyet taşıyan kitlelerde sempati uyandırıyor.
Sonuç: Stratejik Bir Mağduriyet mi?
AfD’nin gerçekten susturulduğunu söylemek güç. Ancak net olan şu: Parti, mağduriyet kartını ustaca kullanarak oylarını artırmaya çalışıyor. NRW’de göç tartışmaları bu nedenle yalnızca politik bir konu değil, aynı zamanda bir stratejik mağduriyet oyunu haline gelmiş durumda.


